- LEYIST -

Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

Sermaye Şirketlerinde Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması

GİRİŞ

Türk Medenî Kanunu’nda tüzel kişilik kavramı, “başlı başına bir varlığı olmak üzere örgütlenmiş kişi toplulukları ve belli bir amaca özgülenmiş olan bağımsız mal toplulukları” olarak tanımlanmıştır. Tüzel kişiler süreklilik arz eden ortak bir amacı gerçekleştirebilmek için ortaklarından ayrı ve bağımsız bir kişiliğe sahip olduğundan, mal varlıkları da ortaklarının malvarlığından ayrıdır. Bu nedenle, şirket tüzel kişiliğine ait borçlardan dolayı şirket ortakları ancak şirkete koymayı taahhüt ettikleri sermaye borcu ile sınırlı olarak sorumludurlar. Ortaklar şirkete karşı sermaye koyma borcunu ifa etmişler ise, yasal istisnalar haricinde, şirket tüzel kişiliğinin borçlarından dolayı alacaklılara karşı sorumlulukları bulunmamaktadır. Tüzel kişiliğin bu malvarlığının onu oluşturan kişilerin malvarlığından da bağımsız olması gerektiğini belirten bu temel ilkeye “Mal Varlığının Bağımsızlığı” veya “Mal Ayrılığı” ilkesi denilmektedir 
Tüzel kişiliklerin malvarlıklarının birbirinden ve ortaklarından ayrı ve bağımsız olması ilkesinin kötüye kullanılarak, bu ilkenin koruduğu amacın dışına çıkılmasını ve özellikle alacaklıların alacaklarına kavuşmasının engellenmesini hukuk düzeni korumamaktadır. Bu duruma engel olmak amacıyla bazı yasal şartların mevcudiyeti halinde “Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Teorisi” geliştirilmiş ve tüzel kişiliğin arkasına sığınarak durumu kötüye kullanan ortakları sorumlu tutma imkânı getirilmiştir. Bu teori gereği tüzel kişiliğin borçlarından dolayı gerektiğinde tüzel kişiliği oluşturan üyelerin de sorumluluğuna başvurulabilmektedir. Teori, yalnızca ticaret hukukunda değil iş hukuku, vergi hukuku, icra ve iflas hukuku ve diğer hukuk dallarında da uygulama alanı bulmuş; hatta 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ve 5941 sayılı Çek Kanunu gibi kanunlarda da kamu yararı gibi özel menfaatlerin korunması amacı güdülerek gerektiğinde bu teorinin uygulanması ve sorumluluğa karar verilebilmesi için birtakım düzenlemeler yapılmıştır. 
Burada önemli olan nokta, tüzel kişiliğin kaldırılması teorisinin, istisnai ve sınırlı bir yöntem olmasıdır. Bu sebeple somut uyuşmazlıkta bu teori olabildiğinde dar yorumlanmalı ve dürüstlük kuralına aykırı davranılıp davranılmadığı, hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratılıp uğratılmadığı ve zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.  
HANGİ DURUMLARDA MÜMKÜNDÜR?
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının uygulandığı durumlar içtihatlarla belirlenmiş olup, bu durumların 3 başlık altında toplanılması mümkündür;


Özkaynak Yetersizliği
Şirketin özkaynaklarının, dış kaynaklar ile giderilemeyen orta ve uzun vadeli finansman ihtiyacını karşılamaya yeterli olmaması durumudur. Şirketin amacıyla bağdaşmayacak derecede yetersiz bir sermaye ile kurulmuş olmasına rağmen ortaklığın, özkaynak yetersizliğini telafi etmeksizin üçüncü kişiler ile hukuki işlemlere girişerek alacaklıları zarara uğratması durumunda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve şirket ortaklarının sorumluluğuna gidilmesi söz konusu olabilecektir.

Hakim Ortaklı Şirketler
Şirketteki hâkim ortağın ya da ortakların hakimiyeti kendi çıkarları uğruna şirket ve şirket alacaklılarının zararına olacak şekilde kötüye kullanması durumunda tüzel kişilik perdesinin kaldırılması suretiyle hâkim ortağın sorumluluğuna gidilebilmektedir.

Ortakların Kişiliği ile Tüzel Kişiliğin veya Malvarlıklarının Karışması
Uygulamada en çok rastlanılan tüzel kişilik perdesinin kaldırılması halidir. Tüzel kişinin malvarlığının kardeş şirket veya ortağın malvarlığı ile karışması, bu mal varlığının kime ait olduğunun tespitinin mümkün olmadığı durumlar ile yapılan işlemin hangi şirket ya da kim tarafından yapıldığı konusunda bir ayırım yapılamadığı hallerde tüzel kişilik perdesinin kaldırılması yoluyla tüzel kişiliğin veya gerçek kişinin sorumluluğuna gidilebilmesi mümkündür. Bu durumda ek olarak dürüstlük kuralının ve hakkın kötüye kullanılması koşullarının oluşup oluşmadığına bakılmaz.

KAÇ ŞEKİLDE MÜMKÜNDÜR?
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması 3 değişik biçimde ortaya çıkmaktadır. Bunlar dü kaldırma, ters kaldırma ve çapraz kaldırmadır.
Tüzel kişilik perdesinin düz kaldırılması, tüzel kişinin borçlarından tüzel kişiyi oluşturan veya yöneten kişilerin de kişisel malvarlıkları ile sorumlu tutulabilmesidir.
Tüzel kişilik perdesinin ters kaldırılması, üyelerin şahsi borçlarından dolayı doğrudan tüzel kişinin malvarlığına müracaat edilmesidir.
Tüzel kişilik perdesinin çapraz kaldırılması, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir.

ORGANİK BAĞ KAVRAMI
Organik bağ kavramının kanunda net bir tanımı bulunmamakla birlikte Yargıtay kararlarında Farklı tüzel kişiler arasında tam bir özdeşlik, ticari veya iktisadi bağımlılık ve bütünlük bulunmasa dahi, belli kriterlerin varlığı ve bu tüzel kişilerin birbirlerinin uzantısı olarak kabul edilmesi halinde “organik bağ” olgusunun varlığı kabul edilmektedir. Organik bağın varlığı halinde tüzel kişiye karşı olan alacakların takip edilmesinde, bu takibin asıl borçlu şirket ile birlikte onunla belirli bir düzeyde hukuki ilişkiye ve bağa sahip olan şirkete karşı yapılabilmesi mümkündür. Bu halde iktisadi bütünlük aranmadığı gibi gerçek kişi sorumluluğuna da gidilemez. Alacaklılardan mal kaçırmak amacı yeterlidir.


SONUÇ
Tüzel kişiyi oluşturan kişiler, tüzel kişinin sağlamış olduğu ayrılık ilkesinden istifade ederek sorumluluktan kaçmaya çalışırlarsa tüzel kişilik perdesi kaldırılabilir.
Tüzel kişilik perdesinin kaldırılması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötü niyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. 
Tüzel kişiliğin perdesinin kaldırılması davası açılmadan önce, mevcut borç ilişkisinde taraf olan tüzel kişi veya gerçek kişilerin sorumluluğu ile onun arkasında yer alan fiilen mal varlığını ve yönetimini elinde bulunduran kişi veya kişilerin sorumluluğunun net bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Bunun için alanında uzman avukatlarından hukuki destek alınması tavsiye edilmektedir.